Öne Çıkan Yayın

Çocuklarıma öğütler...

Karşısındakinde gördüğün suç, sendeki suçun cinsindendir. Önce o huyu kendi tabiatından atman gerek. Sendeki çirkin huy, sana onda göründü. ...

15 Ocak 2014 Çarşamba

Zeus'a yönetmeyi sormuşlar...

Zeus'a sormuşlar. Neden bazı insanlar yönetmek isterken diğerleri yönetilmek ister ya da en azından yönetilmeye razıdır? Bu bir yazgı mıdır yoksa tercih mi?

Cevap verir Zeus: Krallıkta yönetmenin altın kuralı herkesin memnun edilemeyeceği bu nedenle zaman içinde karşı ittifakların oluşmasının kaçınılmazlığıdır. Bazen ateşten gömlek giymekten beter olan olan krallık, sergileyenin iyi hazırlık yapması gereken çok perdeli bir sahne sanatı gibidir.

Cahil cahil sorar Zeus'a tebaası: "Nasıl yani?"

Zeus yanıt verir: Tecrübesi der, herkesin sahnesidir. Yönetmek için doğanlar olduğu kadar yönetilmek için doğan krallarda muhakkak vardır. 

İlk perde de der Hephaistos'un ateşi sarmıştır etrafı. Başa yeni gelmiş olmanın heyecanı içinde geçer. Arada sırada eski enkazı devraldım denir ve bu perdeye alkış, ateş, kan, gözyaşı hakim olur. Gök karanlık.

Gözünde canlandır der ve söze girer.

- Herkes alkıştadır.   Rezil de eden vezir de eden budur. Ama genelde başlangıç alkışı son perdede artık sahnede yoktur. Liyakat, yetenek, tecrübe, performans ya raftadır, ya sümen altında ya da çok az dikkate alınır Bu perde de kazanırken kaybetme yoğundur. Ares yorgundur ama kılıcı hala elindedir. Hera görevini yapmanın mutluluğunu yaşamaktadır.  Düzinelerce katılımcısı olan kulaktan kulağa oyunu çok revaçtadır. Dikkatli olunmalıdır. Bu perdenin en büyük rolü  Orcus da, "üfürükçü"dedir. Rolünü iyi oynarsa seyirciye "çekirdek çitlemelik" seyir çıkar. Büyük hatalarda bu perde de yapılır. Ki her şey son perdede anlaşılır.  Taş yakından gelir. O nedenle ilk perde sonunda kral toplu bir resim çektirir. Resimde kral kendine yakın duranları daire içine alır ki ileride şaşırmasın.    Hele birde karakterler cin mısır gibiyse ilk perde tam bir drama dönüşebilir, der.

 Devam eder Zeus:

- İkinci perde krallığını kabul ettirme, kökleşme dönemi olmalıdır der. Bu perdenin ana sahnesi kral değil onun çevresini saran etten duvardır.

- "Bu perde de ağaçtan ormanı görmek mümkün değildir". Krallın tebaasıyla kopmaya başladığı an bu perdedir. Etten duvar artık tebaa olmuştur. Üfürülmeye hazır olup olmadığı test edilen kralın artık birden fazla üfürükçüsü oluşmuştur. Sahneye hakim olan üfürükçüler bu sefer baş üfürükçü olmak için birbirleri hakkında üfürmeye başlar. Ortalık salyadan geçilmez. Sahnede düşmemek için dikkatli yürümek gerekir. Dış halkadaki tebaanın oyundan kopmaması için daha fazla çekirdek dağıtılır. Her tarafa dolmuş kalkar. Düşünmeden binilir.  Son duraktan başka durak olmadığından inilemez. Bir ara Apollon'un "kılavuzu karga olanın burnu ...kurtulmaz" diyen sesi duyulur gibi olur. Ancak bu yanlış repliktir, umursanmaz. Tüm ipler yeni tebaanın, üfürükçülerin eline geçmeye başlar. Hani bir Afrika ata sözünde olduğu gibi "sular yükselince balıklar karıncaları, sular alçalınca ise karıncalar balıkları yemeye" başlar. İkinci perdenin teması budur. Yeniden toplu bir resim çektirmeli. İlk perde resmiyle karşılaştırmalı yakın duranlar işaretlenmeli".

Üçüncü perde Uranos'un dur. Bulutların üstünde gezinirler der Zeus.

- Sahneye küçük dağlar yerleştirilir. Çevresinde krala tur attırırlar. Dağı sanki tanıyorum der. Her gün farklı bir yer ama aynı dağ! Bozuk olmayan gözüne gözlük takılmıştır. Olmayanı görür, gizleneni bilir, söylenmeyeni işitir kral. Ayak sesini taklit edip yükselten yeni grubu vardır. "Ne oldum" olur. Basmadığı yer gitmediği mekan kalmaz. Gerçeklerden uzaklaşır, ipleri kaçırır. Gölge krallar çıkar ortaya. Fizik kuralıdır boşluk hemen dolar. Sahnenin ana teması "ab-ı hayattır". Ölümsüzlük otunu da bulursan bir de yanında lavanta şerbeti,  oh ne ala. Tadından yenmez. Üfürükçüler çağ atlamış, tahsillerine tahsil katmıştır artık. "Sizin lehinize gibi gösterme sanatı eğitimi almış" üfürükçüleriniz aslında menfaat torbalarını çoktan doldurmuş, gizliden gizliye "bu çiçeğin balı" bitti modundadır. Bir iki tane deli salınır sahneye Hermes ve Athena . Kralı gerçekten uyarır. Ama delidir işte onlar. Ara sıra görünürler. Yannına uğramazlar bile. Dinlenmesine ne gerek var. Ölmez otuna dokundurtmazsınız, olur biter. Elindekini korumak için daha üstüne kıvrılır sırtını dış ama dost seslere daha da döner Kral.  Tebaa da ölüm sessizliği vardır. Rüzgarın nereden eseceğini kestiremez. Perdenin sonuna doğru "hışır hışır" sesleri duymaya başlar Kral. Çoktandır oyunu izlemeyi bırakmış gerçek tebaa, "narkozundan" hışır hışır sesleriyle uyanmaya başlamıştır.   Hadesin ve Famanın gelmesiyle tebaa pusu sahnesini sever. Dördüncü perde başlamadan biter. Hışır seslerine artık anlam vermeye başlar Kral. Oradan bir hışırtı şuradan bir hışırtı tam toz duman. Aman! Pusuda bekleyen gölgeler girer sahneye. "Aaa" der tanıyor gibiyim ben bunları. Ama nereden? Sahneye birisi girer. İlk perdedeki resmi tutuşturur. Göze sokar gibi. Arka fonda bir müzik, hüzün dolar. Antenor, Helenos ve Komaetho brütüs kıyafetinde  sahnede görünür. "Ama bunlara iyilik yapmıştım" der kral. Tebaasına döner. Tebaa artık Fransızdır onu anlamaz. Pusunun tadını almıştır bir kere, ölsen de yanmaz. İrene hızla sahneden uzaklaşır. Hışırtı gölgeleri bir bir siluetten kurtulur ve vücut bulur. Ama ama bu benim sağ kolum, bu benim sol gözüm der Kral. Antenor, elinde yeni hançer görünümlü dedikodularıyla, dudağında kindar bir tebessüm onu bekleyen Fama'ya gülümser. Kendi kolundan, gözünden iğrenir kral. Artık oyun bitmiştir. Perde kapanır.  Perde tekrar açıldığında ise tebaa çoktan gitmiştir. Kala kalır Kral, ne alkış alır ne de övgü. Sokakta rastladığında birkaç tebaası performansını eleştirir. Yaranamadım der  Kral yutkunur. "Ama" nın artık  bir anlamı yoktur. Kronos saatini eski kraldan alır, kurar ve yeni krala verir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder