Öne Çıkan Yayın

Çocuklarıma öğütler...

Karşısındakinde gördüğün suç, sendeki suçun cinsindendir. Önce o huyu kendi tabiatından atman gerek. Sendeki çirkin huy, sana onda göründü. ...

2 Mart 2016 Çarşamba

SAMİMİYET

Çağın vebası olduğunu düşünüyorum.

Vıcık vıcık, etrafa sürekli yayılan, önlem alınması imkansız bir hastalık. Maalesef, içeriye nüfus ettiği andan itibaren saniyesinde kişiyi dönüştürüveriyor. Hani şu uzaylıları konu alan filmlerde olduğu gibi. Büyük bir şehir anında uzaylıların emrine giren insanlarla doluveriyor.

Samimiyetsizlikte böyle. Biryerde baş gösterdiğinde gözünüzü açıp kapayana kadar her yere ulaşıyor.

O anda anlaşılmıyor. İllaki bir öncesi-sonrası gerekiyor.

Öncesi Durumu:
Seni çok seviyorum, ruh ikizim, bir tanem, senin için canımı veririm, ay benim için ne kadar değerlisin diye ağzından bal damlıyorsa, ya da kardeşim sana hastayım, ne baba adamsın, beni dertten kurtardın Allah razı olsun, kol kanat geren senden başkası yok, ya da hocam iyiki varsın, siz bir tanesiniz, olmasaydınız beni yerdi bunlar, şunu size borçluyum (kerhen de olsa) deniliyorsa

Bunlar aman kandırmasın.

Neden. Çünkü daha tecelli etmedi. Ne mi?  Tabiki ADALET.

 Bu arada anlamı ne ki adaletin?

Köken olarak zıtlıktan bahsetmiyor mu? Birşeye meyletmek, dönmek değil mi?  Eee o zaman öncesi olan birşey sonrasına ulaşmadan öncesine dönemezki.

Bu nedenle adalet hep geç tecelli eder sanırız. Niyee? Aslında adalet tam da zamanında tecelli eder. Sadece dönmesini tamamlaması gerekir. Geç kaldığını düşündüğümüz o an, aslında bize zaman veriyor ki öncesinin bir de sonrasını görelim. Ve değerlendirelim.

Sonrası Durumunda (ki menfaat samimiyetsizliğinin tepesidir):
Yapmasaydın, hasta ruhlusun, sen aslında sevdiğim kişi değildin, benim için kullanılmış mendil kadar kıymetin yok, yapmasaydın hocam, kardeşim bana iyilik yap diye ben mi yalvardım...

Neyse. Toplumun çok büyük derdi gerçeği gizlemek. Bazen kırgınlıkları, bazen kızgınlıkları, gerçek düşünce ve duyguları, nefreti köprüden geçene kadar gizlemek. Karşındakine değer veriyormuş gibi görünmek. Hani millet oruç tutuyor sansın diye, sahurda zahmet edilip açılan mutfak ışıkları gibi. Ya da yanında gülümseyip, sonrasında dedikodu yapmak gibi.

Samimiyetsiz olduk.

Samimiyetsizliğin başka birşeye evrilme şansı da yok. Son nokta.

Bundan sonraki aşama tufan.

Hepimiz birbirimizin samimiyetsiz olduğunu anladığımızda ne olacak acaba?