Öne Çıkan Yayın

Çocuklarıma öğütler...

Karşısındakinde gördüğün suç, sendeki suçun cinsindendir. Önce o huyu kendi tabiatından atman gerek. Sendeki çirkin huy, sana onda göründü. ...

20 Eylül 2014 Cumartesi

Ustalarından reçete: Sous vide les Mobinge


Hiç mobbing "Sous vide les Mobinge" yemedim demeyin, üzülürüm vallahi.

İşte "hayatın tadı, yeryüzündeki cennet, gençlik iksiri" olarak tanımlanan bu ürünün usta mobbingcilerinden bulduğum reçeteyi kullanımınıza sunuyorum.

Sakın yememezlik etmeyin, deneyin.

Ortalama bir mobbing reçetesi. 2 kişilik mobbing için standart liste aşağıda sunulmaktadır.

İhtiyaç listesi:

  • En az 2 çay kaşığı  meymenetsiz şerbeti
  • 1 ya da birkaç adet NARsist ekşisi
  • Bir düzine hain otu (yok diye üzülüp karaborsadan bulmaya kalkmayın etrafınızda fazlasıyla vardır)
  • En az  bir düzine (12-15 adet) sülük
  • 1 adet maşa (odundan olsun)
  • 8-10 adet ayrık otu
  • Bir düzine (benim altın oranım 14 adet) yavşan otu (halk arasında yavşak olarak da bilinir)
  • Rüzgar gülü (toksa en yakın marketten muadili fırdöndü)
  • İt otu bağa yaprağı
  • Bir düzüne köpek soğanı ve osuruk otu
  • Hançer otu 
  • Yılan otu
  • Edepsizlik tuzu
  • 20 gr tükürük otu (narbonense)
  • Bir çanak, 14 yalama kaşığı
  • Olmazsa olmaz 1 adet namus otu.

En az 12-14 kaşık sığacak, ortak kullanıma hazır bir çanağa (herkesin içine tükürdüğü çanak ta olabilir, hatta bu fevkalade kıvam artırır), hazzetmediğiniz namus otunu (ki namus otu buralarda genellikle hor görülür. Yüksek yerde yetişir. Bulunması zordur. Kolay eğilmediği, bükülmediği ve hep dik durduğu içinde sevilmez) tam ortaya gelecek şekilde yerleştiriniz.

Uyarı: Namus otuna asla asla kendi ellerinizle işlem yapmayınız. Aman dikkat!!! Onu çiğ yemeye kalkarsanız hazmedemezsiniz. Siz zaten mobbing sürecini başlattığınızda namus otu içinden içinden erir. Ancak, "Hak" suyunda yetişen namus otuna ne yapsanız da bükemezsiniz. O nedenle, uğraştığınız namus otu nereden önce ona dikkat ediniz!!! .

Neyse tarife geçelim...

2 kaşık meymenetsiz şerbetini sıcak kıvamda damlatınız. İyi meymenetsiz suratından bellidir. Gestapo gestapo bakar insana.  Sıcak kıvamda olması için meymenetsiz şerbetine "sen bir tanesin", "sen buraların şahısın", "beyisin", "amirisin" deyin ve vıcık vıcık olana kadar okşayın.

Önemli Not1: Mobbing yaparken maşa kullanmanızı tavsiye ederim, ki eliniz sakın yanmasın. Maşa bulamam diye üzülmeyin orada hemen hazırdır o. Beni al diye gözlerinizin içine bakar. Hatta bir ayağını diğerinin önüne getirip, yere ayağını sürüp, hafifte sağa-sola sallanıp  alasınız diye başını öne eğer.

Önemli Not2: Eğer mobbing sunacağınızı şöyle bir yerinden etmek, sallamak istiyorsanız ağızları sulandıracak, yeri göğü ben yarattım topraklarından gelme NARsist ekşisini muhakkak katmalısınız. Bizim buraların ki pek meşhur. İsteyene kargoyla gönderirim.

Önemli Not3: Mobbing'in yapıldığı yer önemlidir. Temiz bir yerde mobbing asla kıvama gelmez. Kirli olmalı, o yerde açıklar, alçaklıklar olmalı ki mobbing malzemesi birbirine yapışsın. Asla ayrılmasın.  İnsan dünyasından bir benzetme olacak ama. Mesela, mobbingcikerin birbirine göbekten bağlı olduğu, herkesin bir diğerinin açığını bilip tehdit edebildiği ortamlar gibi. Kısacası, bulursanız bataklıkta yapın bu işi.

Bir düzine hain otu yaprağını odun gövdesinden ayırın ince ince dilimleyip en narin yerlere girecek şekilde yağlayın. Hain otunu alırken dikkat edin. En makbulü tezekli bölgede yetişendir. Diğer yerde yetişenler sonradan yerken size de hainlik edip batabilir:)

Eğer mobbinginize renk gelsin istiyorsanız muhakkak sülük kullanmalısınız. Dikkat edin kanlı canlı olsun. Ara sıra sizin sülükleriniz kesme tahtasından kaçıp başkasının sülükleri olabilir. Bunu engellemek için sülüklerinizin ağzını ve kıçını lütfen doldurunuz. Ağırlaşınca hareket edemezler. Ya da üstünüzde gezdirin. En makbulü de bu zaten. Kendi sülüğünüzü yetiştirin. Taze taze kullanırsınız. En baş sülüğü diğerinden ayırmak için onu bir gecede doktor edin. Yetenek sizsiniz yarışmasına katılabilmesi için ona fotoğraf çekmeyi öğretin, hele bir de imza atmayı öğrenirse keyfiniz gıcır. İyi sülük zamanla yetişir. Ona kendi meziyetlerinizden katabilir, yapmaz direnirse ev halkını toplayıp şöyle güzel bir kovuşturma açabilirsiniz.

Köpek otunuz olmazsa mobbing asla olmaz. Başlamadan biter. Köpeklerinizin gürbüz olması için otlarınızı kendinize bağladıktan sonra muhakkak onlara her gün hain otundan damıtılma, edepsizlik otuyla birlikte harmanlanmış kendi tükürüğünüzle ballandırılmış fitneus öftelerinden yedirin. Yoksa maazallah kendi beslediğiniz köpekleriniz fitneusluktan aç kalıp bitap düşer. Köpek bu rahat durmaz. Beslemez isen ya kendini, ya diğer köpeği ya da sahibini ısırıverir.

Ayrık otu mobbing'in "püf" dür. Ayırmak meseledir. İnce ince dilip ayrık tohumlarınızı atmalısınız. Bilirsiniz ayrık, latince ismi nifakus, uygun ortamda hemen yeşerir, diğerlerine yaşam hakkı vermez. Ayrık otundan iyi sonuç almak için uçlarını iyi sivriltmelisiniz.:

Tecrübeyle sabit tavsiyem "Senin yerinde gözü var", "senin hakkında şunu dedi", "bak kardeşim bu adam gelirse başımıza kesin bizim rahatımızı kaçırır", " bu var ya bu para çalmış", "bu var ya bu sahtecilik yapmış", "ben aslında çok çalışkandım bu var ya bu beni engelledi", "üçgen bu, yok yok şimdi dörtgenmiş", "bunun yaptıkları film", "amiriyle kavga bile etmiş" bilumum bildiğiniz  duaları 7 şer defa okuyup ayrık otunu salarsanız yavşan otu kullanmaya gerek kalmadan yavşaklaşır. Kıvama, muhakkak gelir.

Bu arada söylemeyi unuttum. Çanağı ocağa yerleştirmeli ve iyi mobbing için harlı ateş kullanmalısınız. Maşanız her daim ortamı karıştırmaya hazır olmalıdır. Odun maşayı şiddetle tavsiye ederim. Özü odun olduğu için lezzet katar.

Kıvam tanısını koymak için mobbingten küçük bir kaşık alın. Tabağa koyum. Bu söyleyeceklerim iğrenç gelebilir ama işin önemli noktası. Tabağa aldığınız mobing parçasının yanı başına tükürün. İki rengi karşılaştırın. Mobingin rengi kendi tükürüğünüzün rengine benziyorsa usta gibi bu işi bitirdiniz. Yok benzemiyorsa biraz daha tükürük otu ekleyin. Hala tutturamadıysanız sülüklerinizi getirin, tükürdüğünüzü yalatın.

Artık tuttuğunu varsayıyorum. Şimdi sunuma geldi sıra. Size fırdöndü lazım. Hani en az bir düzüne demiştim ya. Onları alın. Kucağınıza oturtun. Hayal kurmayın, kucağınızdaki fırdöndü Angelika değil. Ona herşeyi yapamazsınız. Neyse!!! Tam oturtun ki kaçmasınlar. Kaçanlar zaten ellenmiş olduğundan başka kucakta yer bulamazlar.

Yalama kaşığına doldurduğunu küçük küçük mobinglerin ağızda tat bırakabilmesi için içine osuruk otu eklemelisiniz. Adı iğrenç gelebilir ama saldığı gaz insanı kendinden geçirir. Osuruk otu yiyen hülyalı hülyalı bakar karşıdakine. Gerçekle hayali karıştırır.

Mobbingin taşıyıcısı İTlerdir. O nedenle it otu bağa yaprağını hafif kaynatılmış köpek soğanı suyuna batırın ki itiniz tam İT olsun.

Önemli not4: İtinizin güneş görmediği için kördür. İt, içine ne kakıştırıldığını, dışarıdan nasıl göründüğünü çok umursamaz. İtiniz it olsun gözünüz aydın olsun.

Son hamle.

Kucağa sıkıca oturtuğunuz fırdöndünüzü iyice yağlayın ki dikleşsin. Kaşıktaki malzemeyi elinize alıp dikleşen fırdöndünün içine parmağınızla aniden sokuverin. Basur kontrolü gibi, birden. Lütfen yırtılmaması için serçe parmağınızı kullanın.

İt itleşmekten fırdöndü dönmekten kağıt gibi inceciktir zaten.

İşte bitti. Geri çekilin, seyredin.

Mobbinginiz tutmadıysa lütfen beni aramayın.

Kabul edin, usta değilmişim deyin
.

18 Eylül 2014 Perşembe

Son çırpınışlara öğütler


Düşer sanıp, çelme takma
Dönmez bilip, iftira atma
Bilmez deyip, adam satma
Gölgede kalıp, ganimet umma

Cüssesine bakıp, yiğit belleme
Sözüne bakıp umut eyleme
Dar yere sığınıp görmezden gelme
Yaptıktan sonra pişmanım keşke, keşke deme

Elini elinden, dilini dilinden, gözünü diğerinden koru ki
Sırtına kimse binmesin
İçine ettiğin fırsatlar
Sonradan vicdanını germesin

Gönül almak zor olmaz
Ancak şu var ki doğru duvar yıkılmaz
Gıybet, fesattan maya tutmaz
Kendini satandan adam olmaz

Başkasının ne elinden ne eteğinden öpmeyesin
Şahsiyetin olsun tek fenerin
Ekmeğinden etmeye yemin edenlere
Aman geçit vermeyesin

İhtiyaç duyma ona buna
Bereketlenirsin
El açma, yalvarma cehennem odununa
Vallahi lanetlenirsin.

Geliyor kaderin üstüne üstüne
Çabalasan çabalasan, sakal bıyık bıraksan da nafile
Yaptıklarından da yapmadıklarından da hesaba çekileceksin elbette
Ha bu gün, ha yarın derken kalmaz ahirete...

Korkunun ecele ne faydası var
Kaderde varsa, üzülmek neye yarar
Günahın kabardıkça daha çok batar
Sende kalamaz başka bahar




14 Eylül 2014 Pazar

Yanı başınızdaki sosyopat

Harvard Üniversitesi’nden psikolog Dr. Martha Stout, The Sociopath Nex Door (Yanı Başınızdaki Sosyopat) isimli  kitabında bir sosyopatı ele veren 10 işareti açıkladı.

 İnsanları etkileme ve kandırma konusunda kimse sosyopatın eline su dökemez; kolay kolay kimsenin inanmayacağı yalanları, allayıp pullayarak yutturmakta çok beceriklidirler.

Sosyopatların etki alanlarına girmemek, oyununa gelmemek, kısaca zarar vermelerine fırsat vermemek için bu kişileri anında teşhis etmek yaşamsal önem taşır.

Harvard Üniversitesi’nden psikolog Dr. Martha Stout, The Sociopath Nex Door (Yanı Başınızdaki Sosyopat) isimli kitabında dünya popülasyonunun % 4’ünün sosyopat olarak tanımlanabileceğini belirterek, bunlardan uzak durmanın önemine dikkat çekiyor.

Dr. Stout’a göre bir sosyopatı ele veren 10 işaret şöyle:

1) Genellikle karizmatiktirler; çevrelerinde çoğunlukla bir hayran kitlesi bulunur. Cinsel açıdan da çekici oldukları söylenebilir.

2) Sosyopatlar kararlarında ve davranışlarında spontandırlar; planlı, programlı yaşadıkları söylenemez. Sıradan insanlardan farklı olarak tuhaf karşılanabilecek davranışlarda bulunurlar. Normal sosyal ilişkileri kopuktur. Tehlikeli ve mantıksız eylemlerde bulunmaktan çekinmezler.

3) Utanma, suçluluk veya pişmanlık duymazlar. Aslında beyinlerinde bu duyguları işleyebilecek bir merkez yoktur; varsa bile bozuktur. Dolayısıyla en ufak bir vicdan azabı duymadan insanları kolayca kandırabilir, tehdit edebilir veya zarar verebilirler. Kendi çıkarları için başkalarına zarar vermekten çekinmezler. “Başarılı” bir sosyopatın bir ülkede üst düzey mevkilere rahatça yükselmesi bu yüzdendir.

4) Deneyimleri ile ilgili beklenmedik yalanlar icat etmekte çok ustadırlar. Olayları o kadar abartırlar ki bir noktadan sonra saçmalamaları kaçınılmaz hale gelir. Ancak çarpıtılmış gerçekleri bir öykünün arasına ustaca gizleyerek, saf ve iyi niyetli insanları yalanlarına kolayca kandırırlar.

5) İnsanlara hükmetmeye bayılırlar. Bedeli ne olursa olsun her tartışmada ve kavgada kazanan taraf olmak isterler.

6) Çoğu zekidir, ancak zekâlarını diğer insanları kandırmak için kullanırlar. Yüksek IQ’lu olanlar toplum için gerçek bir tehdit unsuru olabilirler. İşte bu nedenle yasalara yakalanmadan cinayet işleyebilen seri katillerin çoğu sosyopattır.

7) Sevme ve âşık olma yeteneğinden yoksundurlar. İstediklerini elde etmek için severmiş, empati duyarmış gibi yaparlar. Gerçek yaşamlarında kimseyi sevmezler.

8) Şiirsel bir dilleri vardır. Sözcükleri çok ustaca kullanırlar. İnsanları konuşmalarıyla kendilerine hayran bırakacak kadar iyi hatiptirler. Öykü anlatma ve şiir okumada ustadırlar.

9) Hiçbir zaman özür dilemezler. Yanlışlık yapmış olduklarına inanmazlar; suçluluk hissi duymazlar. Hatalı oldukları kanıtlanmış olsa bile özür dilemezler ve saldırılarına devam ederler.

10) Derin bir hayal âleminde yaşarlar.

Bütün bu özellikleri nedeniyle bir sosyopatla mantık çerçevesinde tartışılmaz. Tartışmaya girmek yalnızca zaman kaybına neden olur.

BİR SOSYOPATI AÇIĞA ÇIKARTMANIN YOLLARI

1) Sosyopatların ortaya attıkları hayal ürünü olayları çürütmek için ayrıntılarla ilgili bilgi sorun. Ayrıntıların ne kadarının gerçeklerle örtüştüğünü araştırın. Sorgulamaya başladığınız zaman ortaya bir dizi tutarsızlık çıkacaktır. Sosyopat olduğundan kuşku duyduğunuz kişiyi bu tutarsızlıklarla yüzleştirin ve davranışlarını izleyin. Normal bir insan verdiği bilgiler arasında tutarlılık sağlamaya çabalarken, sosyopatların pek çoğu sorgulanmayı hakaret olarak algılar, tepkileri öfke ve saldırganlık şeklinde ortaya çıkar.

2) Sosyopatın çevresindeki hayranları, genellikle yaratmış olduğu hayal ürünü olayları gerçekmiş gibi içselleştirme eğilimindedir. Sosyopat politikacıların çevresindeki “müritleri”, ustalarının ağzından çıkan her sözü doğrulamaya hazırdır. Örneğin milyonlarca işsize iş alanı yarattığını iddia eden politikacı, aslında bir işsizler ordusu yaratmış olsa bile, çevresindekiler işsizliğin azalmış olduğu yönünde beyanlarda bulunur. Dolayısıyla gerçekleri sosyopatın etki alanı dışındaki çevrede araştırmalısınız. Sosyopatın verdiği bilgilerle gerçekler uyuşmadığı zaman bir sosyopatla karşı karşıya olup olmadığınızı anlayabilirsiniz.

3) Sosyopatın karşısına yalanlarını ve sahtekârlıklarını ortaya koyan kanıtlarla çıktığınızda, sizi kendisine karşı komplo kurmakla suçluyorsa bilin ki karşınızdaki gerçek bir sosyopattır.

4) Bir sosyopatı ele veren en basit işaret, abartıya kaçmasıdır. Abartılarında ölçüyü o kadar kaçırır ki mantık devre dışı kalır. Bir sosyopatın dünyasında her açıklama gerçek yaşamda rastlanmayan insanüstü beceriler içerir; yaptıkları her şey bir kahramanlık destanıdır. Normal bir insan “Dün gece bir yankesici beni soymaya çalıştı. Çevredekiler imdadıma yetişti, soyulmaktan kurtuldum” derken, sosyopat “Dün gece 8-10 kişi üzerime saldırdı. Hepsini hastanelik ettim. Çevredekiler beni alkışladı” şeklinde bir öykü uydurur. Bu tür hikâyeleri anlatmaya başladığı anda ufak ufak kaçın.

5) Sosyopatların bir diğer özelliği de şöhret peşinde koşmalarıdır. Bu nedenle her olayda kendini öne çıkartan, medyada sesini duyurmak için her yolu deneyen kişileri sosyopat olarak değerlendirmeniz pek de yanlış olmaz.

http://www.e-psikiyatri.com/bir-sosyopati-ele-veren-10-isaret-45265

12 Eylül 2014 Cuma

İyiki varsın, yaşatırsın

Karadır gözleri, gece gibi, zindan gibi zifiri
Söylerken yalanı, oynar elleri, tikleri.
Anlamadım sanma, üç kuşa bir taş yetmez
Ismarlama gözyaşları, bıraktığın izleri silmez!

Üç can aldın, üç can, yaşattın cehennemi.
Sandın mı ki bugünlerin, hiç bitmeyeceğini!
Adam, olamadın, erkek kalamadın,
Dost bırakmadın, yoksa böyle yaşayacağını mı sandın?

Yaydın, yaydın da ne oldu? Dedikodu, fitne, fesat hepsi bu muydu?
Devranın dün son buldu, yaktın kendini, göremedin.
Esaret zindanda değil, fikirde olur
Aptalın teki kendine dengi elbette bulur.

Çık er meydanına, saklanmadan gizlenmeden
Görelim ne kadar çıplak aslında şu beden.
Aklın “seyyah” gibi gezerken,
Feryatlar birbirine karışırken, neredeydin, ne yiyordun sen?

Uzaklara gittin, gelmem diye
Hiç aklına gelmez mi, ölürüm diye?

Hayat senin de tersini gösterecek kadar uzunken.
Bilemedin kıymetini.
Kan izini silersin de, ya “hak” izini?
Çamuru atarsan, kirletmez misin ellerini?

Bir gün olacak, biliyorum
Gelene ağam, gidene paşam demiyorum.
Hoş bir seda olmak için
Yalansız yaşıyorum...

10 Eylül 2014 Çarşamba

Cahil olup mutlu yaşamak mı? Eveeet.

Sorun itaatsiz değil, itaatli oluşum.

 Dostoyevski "başkalarının zavallılığına bakıp kendi haline şükredenlerden tiksiniyorum" demiş, ne güzel özetlemiş. Sonrasında ise "bir toplumda hırsızlar, katiller, serseriler rahat dolaşıyor ve iş yapıyorlarsa o toplum ...(dilim varmıyor yazamıyorum)" diyerek nokta koymuş. Devrine mi bu güne mi  ışık tutmuş, bilinmez: "Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. Kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor, kendisine bir ülkü edinen pek az... Umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: "Yahu, bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?"

Umut için çok mu geç yoksa...

Cevap bekleyen kendi soru(n)larım:
Delalet ve gaflet içerisinde miyim?
Yoktur ama satılık  kalem (tükenmez tercihim) bulabilir miyim?
Köşe başlarında gözünü mevki hırsı bürümüş, ödün vererek bir yerlere gelme çabasında olan yeteneksiz, liyakatsiz bürokratlar varsa nasıl temas ederim?
Başkalarının sözcülüğüne soyunmuş iş adamları bulunabilir mi?
Kayıtsızlık içerisinde mezarımı kazanlara şak şak mı tutsam acaba?
Aymazlığımın sınırını kaldırabilir miyim?
Ahlak mı üstün din mi, ya da dinim varsa ahlaka ihtiyaç bitiyor mu?
Varlığımı koruma içgüdümü yitirdim mi?
Bu kadar olaya karşı uyanmayan, aymayan, geleceğini görmeyen benim başıma daha ne gelir?

(Müjde Ar'ın İstanbul nirede ağalar sorusuna bir kahve dolusu adamın İstanbul'u gösterme arzusu gözümün önünden geçiverdi birden:)

Hastayım. Bu hastalığımın adı, nedeni ne ola?  Salgın bir virüs galiba. Eee nede olsa mevsimi.  Girdimi vücuda aynen dünyadayken cenneti göstermeyi keşfeden Hasan Sabbah'ın formulü gibi. Dalan bir daha istiyor.

"Ignorance is bliss,
When iggnorance is bliss, tis folly to be wise" (Thomas Gray, 1742).

"Cehalet saadettir,
Cehalet mutluluk olduğunda, çılgınlık (aptallık?) erdemli olmaktır." Uyumsuzlar kitabındaki "cesurlar" topluluğunu andırıyor ama buna Ömer Seyfettin de kondurmuş, Matrix de de izleri var.

Kussrell' e göre sorunum "hep akıllılar kuşku içindeyken cahillerin (benim:) küstahça kendilerinden emin olmalarıdır." Yıllar öncesinde uyarmış ama ben mi dinleyeceğim. "Cahille (benimle:) girme münakaşaya; Ya Sinirini zıplatır(ım) Havaya , Ya da yazık olur Adabına  (Mevlana)". Canım severim ama almayayım.  Yakın tarihten başka bir uyarı "Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder". Seçmek isteyen kim ulen, bırak Allahın'ı seversen.  Afrikadan bir başka ses: "Sevgili beyaz adam (yani ben:); doğarım siyahım, büyürüm siyahım, üşürüm siyahım, korkarım siyahım, hastalanırım siyahım ve ölürüm hala siyahım... Sen beyaz adam; doğarsın pembesin, büyürsün beyazsın, güneşlenirsin kızarırsın, üşürsün morarırsın, korkarsın sararırsın, hastalanırsın yeşilsin ve ölürsün grisin... Ve hala utanmadan bana renkli dersin.." Edepali ise: Cahil ile dost olma; İlim bilmez, irfan bilmez, Söz bilmez üzülürsün" diyor.Birinden girip diğerinde çıkıyor.

İngiliz milletinin diş sorunu var benim ise kulak.

Tınmıyorum vallahi.

Hastalığımı seviyorum ve onu her gün besliyorum.


8 Eylül 2014 Pazartesi

Flaş olmanın algoritması

Flaş olmak için atmadığımız takla yok gibi. Hadi farazi aleminden bir hikayede bizden.

Bir hikaye atın ortaya, meclislerde yer alsın. Ama öyle bir hikaye olsun ki, insanlar  umursamazlık etmesin. Tartışmak, cevap vermek için yanıp tutuşsun. Öyle bir hikaye olsun ki okuyan-duyan kendi durumuna şükretsin. Onaylamazsa başına kötü bir iş geleceğini zannetsin.

3 D kuralını uygulayın. Hikayeye cevap geldikçe, merak etmeyin illaki gelir, başka yere çekin (deflection), gerekiyorsa cevabınızı biraz geciktirin (delay) ve inkar edin (deny).

Diretin. Diretin. Diretin. Sert çocuğu oynayın.

Kurduğunuz yakın ilişkilerden, sizi destekleyenlerden bahsedin.Önce "onlar" deyin, sonra "bizler" deyin. Kayıpları baştan bulun ki oyunda vakti geldiğinde kendiliğinden silinsin.

Gerekiyorsa kur yapın, boş vaatlerde bulunun, karşındaki yığın bekler elbet bunu. Sokak dili tabiki yerini bulur.

"Merak etme aldanmak isteyen aldanır" denir ama Veysel'imize kulak verelim:

Aldanma cahilin kuru lafına
Kültürsüz insanın külü yalandır
Hükmetse dünyanın her tarafına
Arzusu hedefi yolu yalandır

Kar suyundan süzen çeşme göl olmaz
Gül dikende biter diken gül olmaz
Diz diz eden her sineğin bal'olmaz
Peteksiz arının balı yalandır.

Özdemir Asaf cevap verecek elbette.

Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsu(a)n ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.

Sana gitme demeyeceğim.
Yine de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.

Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme.

Kısaca cam kendini ayna sanırsa, aldanır.

6 Eylül 2014 Cumartesi

Kendini unutma da uzmanlaşmak

Tanıyor musun kendini.
Ya sen, sandığın sen değilsen?
Ürker misin gerçekten,
Ya sen kendin değilsen?

İçini görmek ister misin?
Tanıdığın birinin...
Takamaz maskesini her sefer
Bir maske kullanıyorsa eğer...

Tanıdığın ben, ben değilsem
seni bende göremezsin...
Cihan bir araya gelse...
gölgene denk gelemezsin.

Eşitlik mi adalet mi
hangisi daha kıymetli...
Erdem, fedakarlık, dürüstlük
Yoksa bilgelikte mi?

Sen seni sende bulmazsan
Kendinde beni aramazsan
Affetmek kimin hakkı
Sen kendinsen, ben de sen değilsem...
.





Neden

Neden

öğretim üyesinin, hakimin, savcının, avukatın cübbesinin iliği, düğmesi ve cebi yoktur?
akşam namazında farz önce sonra sünnet kılınır?
çoğu çiftler başlarını sağa doğru çevirerek öpüşür:)?
ilk öğretmenlerimizin adı hiç unutulmaz?
bir ayak diğerinden daha büyüktür?
tatil günü daha erken kalkar insan?

Neden

bütün özgürlüğünü kısıtlayacağını bile bile çocuk yapar insan?
hakaret ve saldırıya övgü aldığımızdan daha fazla dikkat ederiz?
ilgi duyduğumuz her şey yuvarlak (dünya, güneş, ay...)?
3 kişi bir araya gelse gece muhabbeti muhakkak hayaletlere uzar?
bir anda canı tatlı ister insanın?

Neden

yorulduğunda insan ellerini dizlerine koyarak öne doğru eğilir?
biri çök deyince çoğumuz çöker?
biri yukarı bakınca diğerleri de bakar?
farklı tür kuşların uçma yüksekliği farklıdır?
posta için güvercin kullanılır?

Neden

tüm insanlığın temel ihtiyacı inanmaktır?
başkası bizi gıdıkladığında güleriz de, kendi kendimizi gıdıkladığımızda gülmeyiz?
biri esnediğinde neden diğeri de esner?
yaşlandıkça boyumuz kısalır?
tecavüzcüsüne aşık olur insan?

Neden

Burçlar 12?
Aylar 12?
Havariler 12?
İmamlar 12?
Yakub'un 12 oğlu?
Meryem'in 12 tacı?

Neden

Nuh'un gemisinde 40 hayvan, 40 insan?
Rüşd çağı aslında 40 mı?
öldükten 40 gün sonra mevlüt?
Kırkı çıkmadan çocuğu göstermemek?
Üzüm suyu 40 günde sirke?
39 değil 40 harami?