Öne Çıkan Yayın

Çocuklarıma öğütler...

Karşısındakinde gördüğün suç, sendeki suçun cinsindendir. Önce o huyu kendi tabiatından atman gerek. Sendeki çirkin huy, sana onda göründü. ...

10 Eylül 2014 Çarşamba

Cahil olup mutlu yaşamak mı? Eveeet.

Sorun itaatsiz değil, itaatli oluşum.

 Dostoyevski "başkalarının zavallılığına bakıp kendi haline şükredenlerden tiksiniyorum" demiş, ne güzel özetlemiş. Sonrasında ise "bir toplumda hırsızlar, katiller, serseriler rahat dolaşıyor ve iş yapıyorlarsa o toplum ...(dilim varmıyor yazamıyorum)" diyerek nokta koymuş. Devrine mi bu güne mi  ışık tutmuş, bilinmez: "Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. Kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor, kendisine bir ülkü edinen pek az... Umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: "Yahu, bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?"

Umut için çok mu geç yoksa...

Cevap bekleyen kendi soru(n)larım:
Delalet ve gaflet içerisinde miyim?
Yoktur ama satılık  kalem (tükenmez tercihim) bulabilir miyim?
Köşe başlarında gözünü mevki hırsı bürümüş, ödün vererek bir yerlere gelme çabasında olan yeteneksiz, liyakatsiz bürokratlar varsa nasıl temas ederim?
Başkalarının sözcülüğüne soyunmuş iş adamları bulunabilir mi?
Kayıtsızlık içerisinde mezarımı kazanlara şak şak mı tutsam acaba?
Aymazlığımın sınırını kaldırabilir miyim?
Ahlak mı üstün din mi, ya da dinim varsa ahlaka ihtiyaç bitiyor mu?
Varlığımı koruma içgüdümü yitirdim mi?
Bu kadar olaya karşı uyanmayan, aymayan, geleceğini görmeyen benim başıma daha ne gelir?

(Müjde Ar'ın İstanbul nirede ağalar sorusuna bir kahve dolusu adamın İstanbul'u gösterme arzusu gözümün önünden geçiverdi birden:)

Hastayım. Bu hastalığımın adı, nedeni ne ola?  Salgın bir virüs galiba. Eee nede olsa mevsimi.  Girdimi vücuda aynen dünyadayken cenneti göstermeyi keşfeden Hasan Sabbah'ın formulü gibi. Dalan bir daha istiyor.

"Ignorance is bliss,
When iggnorance is bliss, tis folly to be wise" (Thomas Gray, 1742).

"Cehalet saadettir,
Cehalet mutluluk olduğunda, çılgınlık (aptallık?) erdemli olmaktır." Uyumsuzlar kitabındaki "cesurlar" topluluğunu andırıyor ama buna Ömer Seyfettin de kondurmuş, Matrix de de izleri var.

Kussrell' e göre sorunum "hep akıllılar kuşku içindeyken cahillerin (benim:) küstahça kendilerinden emin olmalarıdır." Yıllar öncesinde uyarmış ama ben mi dinleyeceğim. "Cahille (benimle:) girme münakaşaya; Ya Sinirini zıplatır(ım) Havaya , Ya da yazık olur Adabına  (Mevlana)". Canım severim ama almayayım.  Yakın tarihten başka bir uyarı "Cahil bir toplum, özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi, hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. Sadece seçim yaptığını zanneder". Seçmek isteyen kim ulen, bırak Allahın'ı seversen.  Afrikadan bir başka ses: "Sevgili beyaz adam (yani ben:); doğarım siyahım, büyürüm siyahım, üşürüm siyahım, korkarım siyahım, hastalanırım siyahım ve ölürüm hala siyahım... Sen beyaz adam; doğarsın pembesin, büyürsün beyazsın, güneşlenirsin kızarırsın, üşürsün morarırsın, korkarsın sararırsın, hastalanırsın yeşilsin ve ölürsün grisin... Ve hala utanmadan bana renkli dersin.." Edepali ise: Cahil ile dost olma; İlim bilmez, irfan bilmez, Söz bilmez üzülürsün" diyor.Birinden girip diğerinde çıkıyor.

İngiliz milletinin diş sorunu var benim ise kulak.

Tınmıyorum vallahi.

Hastalığımı seviyorum ve onu her gün besliyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder