Öne Çıkan Yayın

Çocuklarıma öğütler...

Karşısındakinde gördüğün suç, sendeki suçun cinsindendir. Önce o huyu kendi tabiatından atman gerek. Sendeki çirkin huy, sana onda göründü. ...

29 Ekim 2016 Cumartesi

Anı yaşamak varken yaşayacak an beklemek

Devri-Alem, Phielas Fogg için 80 gün sürmüş. Anlamak ve anlamlandırmak için belki daha azı, bazen de daha fazlası gerekebilir mi? Son 24 saatten önceki 4 günü de toplarsan, bu süreye yarım düzine ülke ve ülkelerin sunduğu müthiş insan manzaraları sığabildi. 
Gümrük kapılarından girişleri perdesi yeni açılan ve koltuğunuzda rahatça kurularak seyretmek için uzun zaman beklediğiniz tiyatro sahnesine benzetirim genelde. Ve kendimi bırakırım. En iyi oyunun içinde yer alabildiğiniz oyun olduğunu öğreneli biraz oluyor. Bu nedenle bırakırım kendimi. Geleni geldiği gibi ve olanı olduğu kadar bir kabulleniş teslimiyetiyle. Müdahale etmeden, değiştirmeye çalışmadan. Evet. İçinizdeki alan olanı olduğu kadar ve geleni geldiği gibi alabilecek kadar geniş mi? Hiç “bırak bu da böyle olsun” dediğiniz oldu mu? Olduysa bu anlamsızca bir çabayla değiştirmeye çalıştığınız olaydan önce mi yoksa değiştiremeyeceğini anladığınızda mı oldu? 
İnsanlar. Her yerde aynı diyesim geliyor. Aynı olmadığını biliyorum. Yine de para, aşk, sağlık üçlemesi herkesin ortak derdi. Ve tüm uğraş bu üçlüyü beslemek adına. Kimi birini beslerken diğerinden bilmeden vazgeçiyor. Kimi birini elde etmede diğer ikisini bilerek feda ediyor. Hepsine aynı anda sahip ve sahip olduğundan memnun, hemen hemen yok gibi. Hiçbiri sonuncuyu kaybettiğinde bunu birinciyle geri kazanamıyor. 
Yoksunluğun pişmanlığı, varlığın gücünü, şifasını engelliyor. “Hiç yok” diye birşey yok aslında. Hiç’in kendisi yok. Biraz da olsa kırıntıda da kalsa varlık var gerçekte. Ad olarak olsada var aslında.
Bazen bazı görüntüler, karşılaşmalar, yaşananlar bana kendimi görmeme, hatırlamama, hatırlarken üzüntü yaşamama bazense mutlu olmama neden oluyor. 4000 km…Yol boyunca bunu düşündüm. Mutluluk ve mutsuzluk… Anı yaşamak ve yaşamak için an beklemek. Cevap ikisinin arasında bir yerde.
Karadağ’da feribot görevlisinin, pos bıyıkları… Araçları bir düzen içinde koymaya çalışmasındaki mutlu estetik. Arnavutluk’ta sert bakışlı mutsuz insanların sabah sert kahvelerinin yanında aynı sertlikte içkilerini yudumlaması. Kuşkucu bakışlar. Kafayla işaret etmeler ve kahvaltı var mı sorusunu anlayamadığı halde cevapsız bırakmaması. Cevabın benim tarafımdan anlaşılmadığını bildiği halde eksik dişlerle gülümseyerek konuşmaya devam etmesi. Enerji tüketici bu eylemden vazgeçememe durumu. Eski arabalara ruh vermeye çalışan dirseklerin araba penceresinden dışarıya uzanmasına eşlik eden bol sigara dumanı, anlamsız müzik gürültüsü. Kıvrılan yolların, sert iklimin, güvenilmez coğrafyanın insan yüzünde buluşması. Hırvatistan’da araba parkındaki görevlinin, yaptığı işe saygısı ve park yeri konusundaki içtenliği. Bir zil sesi uzaklığındaki yardımının enginliği. Börek var mı sorusuna yapılan anlamlı, mutluluk geçiren bir gülümseme. Evet cevaptan önce gülümseme. Gülümsemeye eşlik eden mutlu kelimeler. Yunanistan’da bir gece yarısı. Gece ve gündüzün birbirinin yerine geçme yarışması anına eşlik eden bir köpek yavrusu. İçindeki anlık umutla koşması. Etraftaki sessizlikte yavru köpeğin kocamanlaşan cesareti ve yüreği. Nasıl anladın benden sana bir yardım geleceğini diye düşünürken o gözdeki bakış. O anda bir parça yiyeceğin verdiği sonsuza götüren, yaşatan ansal haz. Hırvatistan’da dar sokaklardaki evlerin birbirine yakınlığına yaşatan insanların yakınlığı. Kıvrak zeka, derin bakışlar ve yardımcı olabilmenin ezilmek olmadığını hatırlatan duruş. Romanya’da hızlı ayak hareketlerinin eşlik ettiği müziğe, ellerin birlikteliğiyle süslenen neşeli kahkahalar. Bardakların çıkardığı sesin, o çınlamanın, kulaklarda sonsuzluğa uzanması.
Hangisi daha doğru? Geçmiş, an, gelecek. Ben derim ki an. En yanlışsızı an. Anda olmayı becerdiğimde ne bir pişmanlık, nede tedirginlik. Ne geçmişe hayıflanma, nede geleceğin kaygılı gölgesi. Sadece an. Şu an. Anı anında yaşamak varken, yaşamak için an bekleyerek ömür tüketmek bana doğru gelmiyor nedense, özellikle şu son günlerde.

1 yorum: