Öne Çıkan Yayın

Çocuklarıma öğütler...

Karşısındakinde gördüğün suç, sendeki suçun cinsindendir. Önce o huyu kendi tabiatından atman gerek. Sendeki çirkin huy, sana onda göründü. ...

8 Haziran 2016 Çarşamba

Hayat veren hayat

Hayat ile ilgili çok söylenecek söz var denilse de hayat aslında basit. Ancak, birçoğumuz için nedense zor (benim içinde zor olduğu anlar olmadı mı sanıyorsunuz). İçinden çıkılmayacak hale getirmemizin nedeni ise basit. Ne kadar yadsısak da en temel neden kişinin kendisi! Çünkü; soruyu yani cevap aramamız gereken soruyu baştan yanlış sormaktayız.

Hayatın anlamı ne?

Özür dilerim; ben hayata ne hadle bu soruyu sorabilirim. Onun zaten ezelden ebediyete verilmiş bir anlamı var. Hayat, hayat vermek için var.  Yani verebilmek için.  Almasını bilene.

Angut angut bakınmaya gerek yok ne verecek diye? Ne verdiğinin farkında olmayan o kadar ki. Şimdi kalas, tahta, kereste, odun, kütük kelimeleri bende daha fazla anlam buluyor. Yeni yeni.

Soruyu değiştirdiğimde yani "hayata ne anlam katabilirim" ya da "hayatıma nasıl anlam katabilirim" dediğimde Olimpos'da bir kımıldama başlıyor. Zeus hayranlarına küçük bir hatırlatma yapmak isterim. Efsaneye göre kadının yaratılmasına neden olan bu zatıalinin aklında ceza vermek vardır. Buna rağmen adını çekici olsun diye Pandora koyarlar yani "bütün armağan". Ohhh ne armağan ne armağan!

Sonra Pandora'nın kutusu...

BENCE pandoranın kutusunda ümit felan yoktu. Sadece şu cümle vardı. "Prokrustes olmayın." Yani olmayın asla sabit fikirili, hiçbirşeyi geldiği gibi kabul etmeyen, kendi kural ve standartlarına uydurmaya çalışan tip. İnsanda ne kol-bacak-kafa bırakıyorsunuz sevgili hatunlar ve de adamlar Öylesine kabul etseniz olmuyor mu?

Neyse ana konuya geri döneyim. Eğer büyümeye geldiysem en önce hatalarımı sevmeliyim. Seviyorum sizi, hem de sonsuz. Onlar sayesinde hayatıma anlam girebilir! Benim adıma adını bile bilmediğin insanların uymam için koydukları kurallar varya. Onları şöyle köşeden biraz biraz kemirmeye başlayabilirim.  Bazı yasaklanan gerçeklerin gün ışığına çıkması belki o zaman başlayacak. Kim bilir?

Hergünüme, yetişmeme gecesini gündüzünü katan o özel kadına ve adama teşekkür ederek başlayabilir, yaş, örf-gelenek-görenek engel değil, hergün onları sevdiğimi onlara söyleyebilirim. Eskimiş bir postala çiçek dikebilir, öğrencilerimin benimle dalga geçmelerine izin verebilirim. Çünkü öğrendim. Neyi mi? Hayatıma nasıl anlam katacağımı.

Özelim. Özel kalacağım. Öyle değilsem burda ne işim var?

Bunun adı asla kendini beğenmişlik değil. Üstüne çıkabilmek ilüzyon sorumlulukların. Ya bayıldım bu lafı hayatıma katana. İlüzyon sorumluluklar hayata anlam katmaktan uzaklaştırıyor seni ey insan. Nemesis gibi ne iyi ne kötü, ama talih hak ettiğine göre değil öylesine dağıtılıyor. Haberin olsun. Dünya adil bir yer değildi, değil ve asla olmayacak. Öyle olsaydı Themis'in gözleri açık olurdu. Terazisi de yamuk olmazdı.

İyi de bana ne Themis'den diyenlere duyurulur. Karışmayın hayata. Kavga etmeyin onla. Farkında değilsin ama yaşıyor o. Hırpalıyorsun.

Hangi hırpaladığın canlı sana dostluk eli uzattı ki?

Şu dünyada üç beş günlük ömrün var,
Nedir bu dükkanlar, bu konaklar?
Ev mi dayanır, bu sel yatağına?
Bu rüzgarlı yerde mum mu yanar?
Ö. H.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder