Öne Çıkan Yayın

Çocuklarıma öğütler...

Karşısındakinde gördüğün suç, sendeki suçun cinsindendir. Önce o huyu kendi tabiatından atman gerek. Sendeki çirkin huy, sana onda göründü. ...

3 Mart 2014 Pazartesi

Doğa Yoksunluğu...

Çevre bozulmasının kentlerde yaşamı tehdit edecek düzeye ulaştığı bu dönemde, çevreye karşı duyarlı ve bilinçli insan kaynaklarının yetiştirilmesini sağlayacak çevre eğitimi uygulamaları kritik bir önem kazanmış durumdadır (Özdemir, 2010). Gerek kentsel yaşamın getirmiş olduğu sınırlamalar (yeşil alanların azlığı, trafik vb), gerekse eğitim-öğretim programlarından kaynaklanan sorunlar (kapalı mekana dayalı eğitim, okul sonrası dershane, bilgisayar karşısından geçirilen zaman, doğa bilincine yönelik eğitimin 4. sınıfta başlaması vb) kentte yaşayan çocukları doğadan koparmaya devam etmektedir. Kentli çocukların özlemi doğayadır ve çocukların doğaya ihtiyacı vardır. Pınar Kido Resim yarışmasına sunulan 887.660 adet resimi inceleyerek çocukların özlemini, içinde yaşadığı dünyayı ve beklentilerini araştırdığı çalışmasında Tatlıdil (2010), özellikle büyük yerleşim birimlerinden gelen 11 yaş üstü öğrencilerin doğa ve insan etkileşimini resmetme eğiliminde olduklarını saptamıştır (Hurriyet, 05.07.20010 http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=15224349). Tüm çocukların, ama özellikle kentte yaşayan çocukların, “Açık havada özgürce oynamaya, koşmaya, görmeye, dokunmaya, koklamaya, keşfetmeye ihtiyaçları var. Zihinsel, duygusal ve bedensel gelişimleri için doğaya ihtiyaçları var. Öğrenmek için doğaya ihtiyaçları var. Doğada, dışarıda, açık havada içinde bulundukları ortam ve koşullara göre ne yapmaları gerektiğine kendi başlarına karar verebilmeleri için, diğer bir deyişle kendilerini her şartta koruyabilmek için doğaya ihtiyaçları var. Sağlıklı olabilmek için doğaya ihtiyaçları var. Hayata hazırlanabilmek için doğaya ihtiyaçları var” (Kansu, N. 2008, Eylül Çoluk Çocuk Dergisi).

Louv’un (2008) “doğa yoksunluğu” (nature-deficit-disorder) adını taktığı sendromun, kentleşmekten ve iş yaşamından kaynaklanan “doğasızlaşmanın”, kentlerde yaşayan çocuklara bedeli çok ağır olmaktadır. Yapılan çalışmalar doğanın çocuklardan neden koparılmaması gerektiğini ortaya koymaktadır: Doğa çocukların fiziksel sağlığını geliştirmekte (Grahn vd., 1997), doğadaki etkinlikler çocukların yaratıcılığını geliştirmekte (Chawla, 2002); doğayla temas, dikkat eksikliği-hiperaktivite sendromunu da içeren birçok rahatsızlığa karşı sağaltıcı etki göstermekte (Kaplan ve Kaplan, 1989, Grahn vd., 1997, Wells 2000, Taylor vd. 2001); doğadaki serbest etkinlikler çocukları stresten uzaklaştırmakta, sarsıcı deneyimler yaşamış çocuklar için psikolojik koruma sağlamakta (Wells, 2000); doğa çocukların özgüvenini artırmakta, okuldaki başarılarını ve çevreleriyle uyumlarını desteklemektedir (AIR, 2005, Louv 2008). Norveç’te ve İsveç’te yapılan çalışmalar, doğal alanlarda oynayan okul öncesi çocukların, düz zeminli çocuk bahçelerinde oynayanlara göre denge ve çeviklik testlerinde daha başarılı olduklarını ortaya koyuyor (Louv, 2008). American Institutes for Research’ün 2005’te yaptığı bir araştırma, doğa eğitimi programlarına katılan ilkokul öğrencilerinin fen kavramlarını algılamalarının, şiddetsiz iletişim becerilerinin, problem çözme yeteneklerinin, öğrenme isteklerinin önemli oranda arttığını ortaya koymaktadır. Hotchkiss İlkokulu’nda başlatılan deneyime-dayalı çevre eğitimi programı sonucunda, disiplin olaylarının iki yılda yüzde 90 oranında azaldığı görülmüştür (Louv 2008). Doğa koruma konusunda öncü görevler üstlenen kişilerin çocukluk yıllarında doğayla yakın temas içinde olduğu ortaya çıkmıştır (Wells ve Lekies, 2006). Benzer bir şekilde, Whitaker (? ) düzenli olarak açık havada oynama şansı verilen çocukların sadece fiziksel açıdan gelişmediklerini, aynı zamanda hayal güçleri daha kuvvetli, daha yaratıcı ve işbirliğine daha yatkın, stressiz ve dikkat süreleri daha uzun çocuklar olduklarını ifade ediyor. Ülkemizde İlköğretim 5. sınıf öğrencileriyle yapılan uygulamalı çevre eğitimi sonucunda, öğrencilerin çevreleri hakkındaki bilgilerinin arttığı, çevre dostu davranışları kazandıkları ve geleceğine yönelik olumsuz algılarının karamsarlıktan iyimserliğe doğru değiştiği yönünde bulgulara ulaşılmıştır (Özdemir, 2010).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder