Öne Çıkan Yayın

Çocuklarıma öğütler...

Karşısındakinde gördüğün suç, sendeki suçun cinsindendir. Önce o huyu kendi tabiatından atman gerek. Sendeki çirkin huy, sana onda göründü. ...

30 Ekim 2015 Cuma

Vesile

Sevgili Vesile

İnsanlık kadar eskisin, bilirim. Vesile olmuştun da bir kardeş diğerini öldürmüştü. Keyifle seyretmiştin. Böyle bir etkiden, böyle bir tepkinin çıkması olası değildi. Ancak vesile, sonucu değiştirdi.

Asırlar geçti. Niyetin hiç değişmedi. Gölgede kaldın. Hiçbir zaman oyunun gerçek oyuncusu değildin. Ancak, kurucusu oldun. Bazen ismin bazen cismin değişti. Kartvizit oldun. Adını “hamili yakınımdır” a dönüştürdün. Kimi zaman telefonun arkasındaki ses, ansız ziyaret, kimi zaman tavsiye notuyla “yukarıdan” bir “tanıdık” oldun.

Nelere mal oldun bir bilsen. Sen dahil olmasan bak, bu memleket uçardı. Hak gasp etmek hiç umurunda olmadı. İşçi alınacak. Devredeydin. İhale yapılacak. Yine devredeydin. İmtihanla öğrenci seçilecek. Yine sahnedeydin. Memur atanacak. Memurdan önce ulaşırdı talebin. Adını vermeye az kalırdı sözde ilanla alacağın adamın.

Alnın teriyle, bileğinin hakkıyla girmeye çalışanlar çaresiz “inşallah” a sarılırdı.

Seni engellemek için uğraşanlar yok muydu? Vardı elbet. İlk ciddi sınavını çok sayıda kişiden oluşturulan jürilerde verdin. Önce afalladın. Şaşırdın. Bir kişiyi ikna etmek için bir telefon, bir not, bir selam yeterdi. Ancak ya beş kişiyi? İlk başlarda tökezledin. Adın sayılmaz, hatırın geçmez oldu. Oy çokluğuna takıldın. Adamını seçtiremedin, aldırtamadın.

Yavaş yavaş akıllandın. Selam gönderenlerin sayısını çoğalttın. Selam almaya ihtiyacı olanların sayısı seni bile şaşırttı.

Sadece oy çokluğunu garantilemen yeterliydi. Kartını iyi oynadın. Nitekim sonunda galip geldin. Şu telefonlar bir dile gelse de söylese. Kimleri haksız yere adam yaptın. Yetersiz adaylar yeterlilerin önüne geçti. Aranan nitelikler yoktu adayında. Zaten senin derdin nitelik değildi ki! Vicdanları rahatlatmak için “görecelik” icadını çıkardın. Yani “işte adayın olması gereken altyapısı yok ama daha önceden jürisinde bulunduğum diğer adaylara göre iyi buldum” la yol aldın. Ne iyi yaptın.

Merkezi sınav sonunu getirmek üzereydi. Ama yolunu buldun. Merkezleri birbirine düşürdün. Muhtaç kıldın kendine.

İyilikle kötülüğün mücadelesi sonsuz. Kirletmeni önlemek isteyenler yeni icatlarını devreye soktular. Dijital devle mücadele edecektin. Artık aday jürisini bilmeyecekti. Dosyasını verecek, kararı bekleyecekti. Sen bekleyemezdin. Adaleti sağlaması gerekenler acele ettiklerinden, her sistemin bir arka kapısı olurdu. Çabuk keşfettin. Keyiflendin. Jüriye ulaşamasan da olurdu. Asıl kaynağa ulaştın. Sahneye istek yaptın. En az “üç bizden” ile işi çözdün. Jüride diğer ikisi akla mantığa aykırı kararlara hayır dese de “sen Hatice’ye değil neticeye bakla” zaferini noktaladın.

Sarhoş oldun. Gözün karardı. Kendi ayağına da sıktın. Vesile oldun her şeye. O nedenle insanlar yaptığı işten, memleketten soğudu. Hatırla bir yere gelenlerin başında hale oluştu. Kendi kendilerini mimlediler.

Kaldıralım şu oy çokluğunu. Biliyorum ağzın kulaklarına varıyor. Zevkten yarılıyorsun. Yine de sahne alacağını düşünüyorsun. Hani haksız da değilsin. Zayıf yerimizden yakaladın. Yardım etme icraatıyla, aslında egoları doyurdun yardım ederken bir başkasına. “Muhtaç insanlara yardım ediyor olmak bir anlığına tanrılaştırdı kimilerimizi”.

Aynı oyunu oynamaktan sen de sıkılmışsındır. Biraz değişiklik sana da iyi gelir. Ne dersin? Belki sahnede olmadığın o küçük arada bir parça düzeliriz. Gel, tüm kararlar için oy birliği gereksin. Farklı düşünenler diğerini ikna etmeye çalışsın.  Bakalım oy birliği kültürü bizi nereye taşır. Denemekten korkma. Bugüne kadar akıllıya uyduk. Deliye uymaktan ne çıkar?

Oy birliğinin de çözümü var, diyorsun. Biliyorum.

Neyse. Çok ama çok uzun zaman oldu. Aramaz, sormaz oldun.

Özlemedim merak etme. Sadece iyi olduğunu bileyim yeter.

Not: Kestane kebap açık davete acele cevap.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder