Öne Çıkan Yayın

Çocuklarıma öğütler...

Karşısındakinde gördüğün suç, sendeki suçun cinsindendir. Önce o huyu kendi tabiatından atman gerek. Sendeki çirkin huy, sana onda göründü. ...

22 Nisan 2014 Salı

Mozart dinlemiyorum ama Türkiye`ye gelirse konserine mutlaka giderim...

Yakın zamanda bir ilimizde davet üzerine turizmde yeni yönetim modelleri üzerinde bir konuşma yapmaya hazırlanıyorum.


Amaç yeni (neden yeni) bir yönetim modeli geliştirerek (ki denemediğimiz ülke modeli sanırım kalmadı bir Türk modeli hariç) bir bölgenin belirlenen bir turizm ürününde ün sahibi (neden ünlensin her doğumda ölümün başlaması gibi) olması.


Çok değer verdiğim ve maalesef bulunduğu Fakülte'de küçük>büyükler tarafından bir türlü hazmedilemeyen ve yenice emekli olmuş bir büyüğüm derdi ki: (gerçi bu Aristo'ya atfedilen özlü sözlerdendir) Adaleti güçsüzler arzular ( Zayıf, daima adalet ve eşitlik ister, halbuki bunlar kuvvetlinin umurunda bile değildir).

Türk tipi yeni yönetim modeli nasıl olmalı. Hadi sesli düşünelim.

Fren olmalı, gaz pedalı olmalı, direksiyon olmalı, farlar olmalı, vites olmalı, dikiz aynası muhakkak bulunmalı. Hareket etmesi için aslında yakıt deposu olmazsa olmazı. Ancak bir de sürücü ve yolda levhalar bulunmalı. Açalım mı bunu biraz?


Türk tipi yönetim modeli için Türk tipi çalışanı iyice tanımak lazım ki, terzi elbiseyi iyi prova etsin.


2 ye 8 kuralı. Ben sekizi anlatıyorum 2 zaten az.


İddiaya göre her Millet için ayrılan katlarda zebaniler kapıda bulunurken, bizler için ayrılan da zebani yokmuş. Sormuşlar neden diye: Gerek yok denmiş nasıl olsa biri çıkmaya çalışsa diğeri onu içeri çeker.


Kendi elimizle yaptığımızı kendi elimizle yıkarız. Bin bir zahmetle kardan adam yapan ortalama biz bu kardan adamı tekmeyle aşağı indirmezse ne olayım! Ya da yeni atılmış bir betona ayak basmayan, ismini yazmayan sekizliklerden olamaz.


Beğenmez kendiden başka kimseyi eleştiriyi de kaldıramaz. Gazete, dergi vb mecmualardaki resimlere sakal bıyık yapması bu yüzdendir.


Aslında "pür" bireyseldir ama kollektivist görünmeyi sever. Ancak ortalama her biz her nedense yere grup olarak konmuş güvercinlerin üstüne üstüne koşmaktan alamaz kendini.


Planlamaya karşı kesin takıntılıdır hatta obsesif düzeyde telefon, doğal gaz, trafik ceza ve faturaları son gün gelmeden asla yatırmaz.


Kurallar bizler için değil diğerleri içindir. Otobüsten inerken ön kapıyı hala zorlarız sanırım. Kırmızı ışıkta durduğunuzda arkanızdan size bağırmıyorlarsa hala ülkemizde değilsiniz.


Paylaşmak ve mutlu etmek konusunda sanırım sınıfta kaldık. Ortalama her evli Türk bir gün bekar arkadaşına "sakın ha evlenme" diyecektir.


Yakında Guinness Rekorlar kitabında yer almaz sa namert olayım. İşte başlık "Tek abdestle kıvranarak 5 vakit namaz kılma rekoru". Olmaz olmaz demeyin.


Gizlemeyi de severiz ve nazar değmesin diye desenlerini beğenerek aldığımız mobilyaların üstüne el emeği-göz nuru örtü sereriz biz.


Riski öyle severiz ki tüp kaçıyor mu diye çakmakla, kibritle kontrol ederiz.


Tutumluluk konusunda tavan yapmış bir milletiz. Uzaktan kumandanın ambalajına lastik geçiririz biz.


İşinde iyi olanları hakaretle (pardon hararetle överiz). Lan şerefsizin oğlu ne güzel oynuyor!


Yaratıcıyızdır. Gazete kağıdından masa örtüsü, tuvalet kağıdı, cam silme bez, şapka... aklınıza ne gelirse.

Meydan okunmaya gelemeyiz. Demir çelik haddehanesinde çalışan bir isçilerden birisi sigarasını yakmak için 600 tonluk preslerin arasından emekleyerek geçip ve 2.450 santigrad derecedeki fırına ulaşmaya çalışabiliyorsa, en sonunda sigarasını yakıyorsa bilin ki bu işçi bizdendir.


Hepimiz nüfus kontrolüne gönülden inanır, destek veririz. O yüzden intihar etmek için kat be kat çıkanlara "atla atla" diyerek tempo tutarız.

"Mesela ve örneğini" aynı anda kullanan tek milletiz. Ayıyla karşılaştığında ayının burnuna yumruk atıyorsa bizdendir.

"Yangın yanıyor" a girmiyorum bile.

Atmayı çok severiz o nedenle "atıyorum mesela" dilimizde resmen plasenktir.

Yolda mutlu mesut yürürken kafanıza balkon düşmemişse ya siz ortalama biz değilsiniz ya da ülkemize henüz gelemediniz.

"Mozart dinlemiyorum ama Türkiye`ye gelirse konserine mutlaka giderim" diyen biri kesin katışıksız bizdendir. "Alpay (özür dilerim) arka ayağını burktu"yu ancak burada duyarsınız.

"Hıyar" en sevilen sebzedir ülkemde. Hıyarsız cacık olmayacağı gibi hıyarsız cümlede kale alınmaz.

Bir de acayip kötümserizdir. İşte kanıtı.

Büyük gazetelerimizin birinde yönetici semineri veren uzman Türklerin dünyada en kötümser milletlerden biri olduğunu iddia etmiş. Peşinden küçük bir test yapmış. Bitişik sözcüklerden oluşan aşağıdaki cümleyi birkaç saniyeliğine gösterip yöneticilerden okumalarını istemiş: "THEGODISNOWHERE" Katılımcıların hepsi bu cümleyi: "THE GOD IS NO WHERE" diye okumuş. Yani "Tanrı hiçbir yerde değildir" seklinde.

Uzman acı acı gülümsemiş... "Tam beklediğim gibi" diye mırıldanmis. Çok övmeyelim ama Batı ülkelerindeki seminerlerde katılımcılar bu cümleyi söyle okurlarmış: "THE GOD IS NOW HERE" Yani: "Tanrı şimdi burada".

Yanlış anlama konusunda her Türk uzmandır.

Bulunduğumuz her ortamda

efendi-ol-kurukahveci-hayt-huytDüşündüğümüz,

Söylemek istediğimiz,

Söylediğimizi sandığımız,

Söylediğimiz,

Karşımızdakinin duymak istediği,

Duyduğu,

Anlamak istediği,

Anladığını sandığı,

Anladığı...arasında muhakkak farklar vardır. Kısaca bizlerin birbirini yanlış anlaması için en az 9 ihtimal var.

"Hakkı Usta ve Oğulları" vardır ülkemde ama "Hakkı Usta ve Kızları" yoktur...

Ayrılarak büyürüz biz. O nedenle "Hakkı Usta ve Çırakları"na hiç rastlanmaz ülkemde..

Şimdi yardımcı olun bana.

Türk tipi yönetim için ne önereyim soranlara?









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder